13 Nisan 2010 Salı

İd

Uzun saçlarında dinlendirilmiş taraklarla düzeltiyor görüş alanını,
burnundan arakladığı kokular, Babil’ in asma bahçelerinde kaçak bir kat.

Yürümek onun için yola vefa.
Yolun başına veda.
..

Aletini bacak arasındaki zenci çelik kasaya ihtişamla yerleştiriyor,
Anglosakson inliyor,
Üzerine tellendirdiği Teksas sigarasının bitimi termal bir mağara.
Biliyor
Tavana asılı bütün yarasalar melez.

..

Siklus, emdiği hiçbir çilek mevsimine benzemiyor.
Kan tutar onu farkında,
Kan tutar onu bırakmaz.
Periyodik cenaze merasimlerinde, ameliyathane emanet edilmiş imam kadar sarsak.
Külotuna daldırdığı ellerini vahşi arı sürüleri sokuyor.
Dudaklarında bir parmak bal.

..

Koyu siyah onda bir ten.
Sırılsıklam bir rayın kavisinde silah dolu bir tren
Herhangi bir çölü aşacak yakıtı duble bir viski kadehi
Siyahtan çöl rengine dönen tende
Ağırlık trenin geçtiği yerde.

..

Etçil çiçeklere ellerini daldıran bir bahçıvan kadar kahraman.
Korkmuyor
Korkunun abdest alınarak işlenmiş bir günah olduğunu biliyor.

Cennetten kovulmuyor,
O cenneti kovuyor.
Boynunda güneşten bir giyotin
Kanı etrafa saçılan billur yıldızlar
Gözlerime arsızca kaçıyorlar
İstiyorum ki
Işıldasınlar
Biraz daha ışıldasınlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder