17 Nisan 2010 Cumartesi

Gölgesiz Hayvanlar ve Entrikalar

Hoşça kal namlu dedim yüz üstü bıraktığımız kaçıncı imparatorluk bu
Hadi sıçradığımız yatakları geç -köprüleri de-
Körpe ağızlar budadık başımızı koyduğumuz dizlerin hamallığında

Allaha çıkan kitaplar ısırıyor dilimizi kurt kapanlarıyla gerçekleştirdiğimiz o fransız öpücüklerinde
Hayvanlar akıyor damarlarımızdan
Kesiklerimizde biriken sürüler dolduruyor et meydanlarını

- Bize yanlış oğullar doğurmuş annelerle gelmeyin
Gelseniz de içerde yok deyin-

Kibar çerçevelere sığdırılmış cinayet fotoğraflarına
Numaradan çentikler atıyoruz
Bütün fotoğrafları yakmaktansa
Deklanşöre basan parmağı kızartıyoruz

Okunaklı yüzler arıyoruz gişe önlerinde

Ne zamanmış arkadaş kum zehre yetmiyor
Irzına geçilmiş denizlerde piç oldu boğulmalar
Günümüz vahiy beklemekle geçiyor
Altı yaşın ağırlığı çöküyor -ne fena- otuzluk taburelerde

Merak giydirilmiş bir ciltle sesleniyoruz süsü çürüyen elbiselere
İnanmak zoraki, adanmak seçenek diyoruz
İnanmadan adanmayı seçiyoruz

..

Dur ya da tükürdüğümüz onca rüzgar
Küfrün bereketini çekip alıyor gölge emen tarladan
Dur ya da
Piçe gebe bir Müslüman
Mumu söndüren O Süryani
Gibi
Dergahta fingirdiyor iki günahın vebali.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder