14 Temmuz 2011 Perşembe

Dilemma Hatun

Çoktandır izmarit atmıyor çocukların üzerine, dumanını faili meçhule karışma hevesiyle havaya savuran bir koca karıya dönüşmeden önce elli yedi senesi vardı, çoktandır çocukların sesini duyamıyor, kulaklarında iki taş plak sallanıyor.
Radyosunu geçtiğimiz yüzyıla ayarlıyorum. Belinde 68 kuşağı, dizlerinde vurulmuş uçurtmalar, aklını ikiye bölen Berlinli bir duvar, müzeyyeni öpmüşlüğü var bir zaman, bir zaman rugan ayakkabılarında gizlediği fantastik bir roman, çoktandır kendisinden haber alınamıyor.

Tanrı’ya inanmasa da o, kabesinden vurulmuş kan kaybeden bir Müslüman. Şahadet nedir öğrenemeden ölecek.

..

Yüzüme bakıyor, bir bardak su uzatıyorum, gülüyor; bir zaman hayatı tabletler halinde bölme konusunda ustaydı, onun için uyku hapı eczaneden kolayca satın alınan devre mülk bir rüyaydı, uyurken saçları saçlarıma karışırdı ve biz daima aynı denize dökülürdük.

Şimdi bile, kendine doğru akan gür saçlı mitolojik bir şelale. Halbuki o, daha bir bardak suya uzanamadan, yatağında altını ıslatarak ölecek.

..

Rahmini Kahire’de bir adama rehin bıraktığı günden beri gördüğü her çocuğa hamile, kırptığı saçlarını sırayla dünyanın bütün yollarına bıraktığı günden beri, kapıda gördüğü her adam Kahire. Sakallı bir cennette çıplak uyuyarak geçen elli yedi sene.

Dayanamayıp soruyorum:

Bundan sonra güzergah neresi?

Çok düşünmeden cevaplıyor:

Karacaahmette bir ölüm sergisi. Çağdaş olduğu kadar klasik

..

Susuyorum, yüzüme doğru akıyor, ona aldığım çiçekleri uzatıyorum
İstemiyor, zaten benim çiçeğim burnumda diyor.
Gülüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder