4 Şubat 2011 Cuma

Süt

Eski moda gözlerinde uçuşan kara sineklerle, bir batakhaneyi seyrettiği yavşak zamanlarda, viski şişelerine düşürdüğü mutluluk hikayelerini, kafadan çatlak kadehlerde ararken, annesiyle babasını aynı bardakta karıştırırdı çoğu kez.
Beni de karıştırdığı günler oluyor, daha çok bir generalin metresi ya da köşedeki büfeciyle aynı rüyadan uyanıyorum.
..

Onun iğne deliği gözlerinden geçmek ince bir ruh gerektiriyor, general, ben ve büfeci bir hayli iriyiz.
Halbuki, her şizofreninin kendine göre bir beden ölçüsü var, üstelik dünya çok küçük.

..

Akşamları zaman, küçükken gördüğümüz bir film gibi akarken o,
bir varmış bir yokmuş şişelerinde numaradan ayyaş ve teatral.

Şişede üç ihtimal var:
ağır tahrik, su ve orospu çocukluğu.

O, her yudumda biraz daha çocuklaşırken, dilimin ucuyla tadına bakıyorum.

Şişede anne sütü var.

Bütün haşmetiyle kadehini havaya kaldırıp ekliyor:

“ sütten kesilince içkiye başladım. “

Akşamları zaman, küçükken gördüğümüz bir film gibi akarken, general, ben ve büfeci aynı rüyaya edebimizle sığamadığımızdan, gitmesine engel olamıyorum.

teatral bir ayyaş gibi kapıdan sızıyor.

Arkasından sesleniyorum:

“ çok götsün be!.”

..

Ve fakat aynı sesle:

“ nolur arkanı dönüp gitme. “

Ben tam da o akşam sütten kesiliyorum.

2 yorum: