21 Şubat 2011 Pazartesi

Pruva

İlk sahibim, gözlerine eklediği sonsuz mesafelere Arizona güneşleri serpiştirebileceğiniz inatçı bir werther kırmasıydı, ondan aykırı bir kaç kitap ve ortanca bir kalp çaldığım tenekeden günlerimizin üzerine üç beş yaldızlı mermi sıktım.

gözlerimi şaibeli bir kumarda kaptırdım kapital bir çingeneye

alıp götürdü beni Zagrep radyosunun çektiği herhangi bir yere

şehrin üzgün molozlarına aykırıydı insan tamir eden alaylı aşklar, ilk sahibim, sevgililerini dantellerine gizleyen yaşlı kadınlar kadar inatçı bir werther kırmasıydı,
kendine elbiseler çizen çıplak bir ressam gibi, kısa zamanda beni de çizgimin dışına taşırdı.

Osmanlıca’da antika ne demekse ben tam da öyle bir şeydim,

iki mayın arası mesafeyi nasılsa delirmeden geçecektim.

..

Sonra ekvatora bir sır gömdüm ben, ortasından çatladı dünya.
Sonra ilk sahibim de benzemeye başladı,
Rus edebiyatına öykünen Tanrıya.

Ben beraber gömülelim mi diyecekken günlerce üzerinde düşündüm

Kurşuna dizilmek de ne düzgün bir ölüm.
..

İlk sahibim,
karanlık gecekondu çamurlarında sanat kovalayan inatçı bir werther kırmasıydı.

O da suyu ihmal edilmiş, şaibeli her erkek gibi
erozyondan öldü.

Toprağı bol olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder