15 Ağustos 2010 Pazar

Call Me Mr. Fahrenheit

Bir devrimcinin sinsi hazırlığı gibi değil, şahsımın propagandasını yapıyordum aldığınız her sinema biletinde. Girdiğiniz yer tünel gibi değil, 1950’ lere özgü bir gişe önüydü Bay fahrenayt.

Sinemada bir sabah gösterimi ayarlıyordum uyanmanız için. Güneş bocalıyor, saçlarını taramamış daha, ekşın diyorum, şafak filmin ortasında söküyor, her şeyin siyah beyaz olması tahammülümü bir kat daha arttırıyor.
Vajinamdaki urganla asmışsınız kendinizi, kendimi kurcalamaktan vazgeçiyorum, siz pimimdiniz artık, kendimi her an havaya uçurabilirdim.

Akşama kadar patlamış mısır ve patlamamış bombalarla geçecek koca bir gün. Olsun bu kaçıncı baskıydı değil mi?



Anneme soruyordum henüz otuz birmiş yaşım,
Utanıyorum Bay fahrenayt, nasıl da yapışmış ömrüme çıkmıyor kırkım.

Hazır utanmışken, üç yaşında bir kız doğuruyorum size, -herhangi bir cami avlusunu önceden ayarlayarak-
alın bakın, kavrukluğuna parmak atıyor hiç çekmemiş cildinize.

..

Terimden, okyanusun aortuna balık pompaladığım o dalgaları pek yutmamışsınız Bay fahrenayt. Su boyumu geçmiyor oysa, tuzumsa kuru.

Nasıl desem, siz saatlerin kalçalarını avuçlamaya bayılırsınız.

Saatiniz kaç Bay fahrenayt? -Rica ederim bana yuvarlak rakamlarla gelmeyin-

..

Prezervatifinize doldurduğunuz şüpheleriniz ve çekik gözlü kadınlarınızla ahbaplık ediyordum. Uzak doğuyu susuz bırakmanız ve bütün kadınlardan şüphelenmeniz hiç bir şey ifade etmiyordu benim için. Her şeye bir kılıf uyduruyordunuz. Çükünüze bile.

Nasıl anlatsam Bay fahrenayt, anneniz bile sabah ereksiyonundan fırlamış gibiydi.

Misafirlerinizi katlettiğiniz bir akşam, kabuk tutmuş yaranıza basıp kaçtım. Kapıyı kimse açmadı. Oysa seri katiller hızlı olmalıydı. Hem etim rüştünü ispat etmişti çoktan, namlunuza cuk oturuyordu.

..

Bay fahrenayt, çarmıha İsa’ yla yatırım yapmış bir Tanrı’nın garantörlüğüne soyunurken daha, çektiğiniz bismillaha siz bile inanmadınız.

Gözlerimi durmadan iğfal ediyordu: Hafifmeşrep bir peygamber, açlıktan ölmek üzere olan bir fil ordusu.

Nasıl izah etsem Bay fahrenayt, film tam da orda kopuyordu.

Ahşap dünyanızı topuklu ayakkabılarımla arşınlamanın, derinizdeki tilkiye kürk giyip yaslanmanın,
günahınızı
üşümekten koruyamayacak tövbeler dokumamın histerisine bayıldığınız gibi,

Nilin insan yutan kıvrımıydım ben, ona da bayılırdınız.

Nasıl desem Bay fahrenayt?
Bana bir ağaç çarptı ve budandım.
Koltuk altımda kıvrıldığım bir rüyadan,
Gözümde usturayla uyandım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder