24 Kasım 2010 Çarşamba

Kehanet 1978

Annemi 1978 mayısında kaybettim, gözlerim, yumruklanmış aklımın morarmış işaretleri gibiydi, annem yetiştirme yurdu değildi, ben herhangi bir evlat değildim, bir cellat olsam onu sevgimle öldürebilirdim.
O, 1978 mayısından itibaren çok uyuyacaktı, çokça, haddinden fazla.

..

Galata’ dan atlı adamlar geldi sonra, nallarına bambaşka ülkelerin hikayelerini takıp sürükleyerek, Galata’dan atlı adamlar geldi sonra, bir sürahiden adımı içirip bana, susuzluk ne demekmiş öğreterek. Kaldırımlara kadın eken adamlardı onlar, hasat zamanı gelinceye dek kadınlardan nefret ederek zaman öldüren. Biraz pierre lotide katliam denemelerine giriştik sonra; bir atın yelesinden düğüm çalıp sabrımı örmeye çalışırken, bana, İstanbul’un iyi ışık alan yerlerinde cinayet saklamak nasılmış öğreterek.
1978 mayısı dün gibi aklımdaydı, üzerine eklenen, üstelik uyumadan geçirdiğim on üçüncü mayısın ilk çeyreğindeyken bile.

..

Taşralı bir inatla, anneme akrep derdim, babama yelkovan, saat on ikiyi vurduğunda mutlu bir aile olurduk. Taşralı bir inatla, babamın süveterine sızar, paçalarından akar, ayaklarına dolanırdım. O ise, her defasında gitmeyi başarırdı.

..

Bütün akrabalarını fotoğraflardan tanıyan bir adam tanıdım sonra. Tuvalini tokatlayarak hiç denenmemiş kızıllar dökebileceğini düşünen budala bir ressamdı. Ben anlatıyordum, o kabuslarımı çiziyordu. Dinimi onunla değiştirebilirdim. Tek gözüyle gökyüzünü anlatırken bana, diğer gözü daima toprağa bakardı. Ben dinimi değiştirdim, o ise başkalarını tavaf etti. Birbirine Fransız kalmış iki aşkın arkasından Kürtçe bir ağıt tutturdum.

..

Promilimi tanrıya ayarladım sonra,

Galata’dan atlı adamlar geldi, en son şişesine dek İstanbul’u bitirdik.

1978’ den bir şarkı söyledim onlara,

kimse bir şey anlamadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder