29 Eylül 2010 Çarşamba

Bu

Mutfaktan ironi sesleri geliyor.

Akşam yemeği için erken, öğle yemeği için çoktan acıkılmış bir saatte, deşifre edilmeyi bekleyen tencereler bir kütüphane memuru titizliğiyle inceleniyor. Kirli bir tencere falında tüm insanlığın açgözlülüğünü okuyabiliriz. Açgözlülüğümüz dev bir apartmanı ekmek arası hayal eden yamyamınkiyle aynı.

Mutfaktan mutlu aile haberleri geliyor.

Baba oğul kutsal ruh beraber yemek yiyorlar. Annelerine Femme Fatale diyorlar, kırmızı ruj ve sigara dumanıyla hakladığı yirmi sekiz leşi var. Mercimek çorbası ve dünya liderlerinin güç savaşları arasında tutturdukları orta dünya kapıdan salona açılıyor. Kadının topuklu terliklerinin tıkırtısı bir çocuk korosunu hizaya sokabilir. Kocası için kahvaltıda memelerine paskalya yumurtası kırıp servis edecek denli gösteriş budalası. Mutluluk onlar için tombul bir duygu.

Kimsenin içi içine sığmıyor.

..

Kuşlara taş yutturup, azalan uçuş mesafelerini hesaplamak üzre çatılarda bekleyen bir grubu seyrediyorum. Benim beklediğimse kuşların ne zaman pisleyeceği.. Kimse kask takmamış. Mutfaktan taş sesleri geliyor. Sevincimden ötmeye başlıyorum.

Gözlerim yaşarıyor; mutlu bir ailem, çok sesli bir mutfağım, dünyayı kirli gösteren silinmemiş pencerelerim var.

Kalbim tüylü bir hayvana dönüşüyor elhamdülillah.
İçimi tutan gıcığa rağmen sevebiliyorum tanrıya şükür.

..

Tenime öykünenlere ceketimi verebilirim, biraz benim gibi üşüsünler, yüzümü isteyenlere iki yüzümü verebilirim -bu şaşırtmacaydı, şarkılarımı ezberlemek isteyenlere kulaklarımı verebilirim, radyolarda cehennem kuşağı..İlgilenmeyenlere üzüntülerimi verebilirim, çoktandır elimden çıkarmak istiyorum.

..

Mutfaktan aşçı sesleri geliyor,
yataktan fahişe,
sokaktan hanımefendi.

İlginç geldi değil mi?

Çoktandır dilim dönmüyor olan bu.

Şimdi alt yazılara kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder