29 Mart 2011 Salı

Septimus’un Sefil Vitrini

Özetle; kendimi ulusal radyolardan eğrelti otlarına, üç tam yüz yıla bölebilirim,
- ilkinden önce üçüncüsünden sonra-;
birinci yaş günümde kalbimi hakikatli bir karanlıkla parselleyebilir,
kanatlarını hatırlayamayan egzotik bir kuş gibi
tanrının hizasında uçabilirim,
-duraksamadan-,
kırmızı dudaklarımla vaat ettiğim kanlı bir türkçeyle
ilk cinayetime klasik bir kürtajla başlayabilirim.

ve dahası buna çok zaman var..

-Şimdi sadece annemin kaldığı, babamın öldüğü yerden devam edebilirim.-

..

Üç tam yüzyıldan çok önce ben,
kendinden firar ettikçe ev hapsiyle cezalandırılan kadınlar tarafından büyütüldüğüm vakit idrak edebilirdim:

Mutluluk,

flamenkonun icadından çok daha önceydi,

Woolf kültüründe insan kurban etmek,

kerhane önlerinde geviş getirmekti

Arabeskte sufle,

Kürt kahvesinde saklanan fiyakalı bir tercüme..

Mutluluk sertti,

miadını çoktan doldurmuş kırmızı bir evrendi,

Berlin’de eskiyen bir ayyaşa ait kayıtlara geçmeyen aşina bir portreydi,

Mutluluk,

antresinde kıyametler kopan sakin bir evdi.
..

dahası ben,aynı hikayede kendimle yüzlerce kez karşılaşıp, mutluluğun resmine diğerleriyle aynı anda ateş edecektim.

üç tam yüzyıl bittiği an,

Tanrı’ nın sesini duyacaktım
en heyecanlı yerinde:

“Kestik!..”

4 Mart 2011 Cuma

Kun

Fazlası da değildi, kıvrak bir hamleyle, içinde Fikret Mualla imzalı uygunsuz bir hayat hikayesi ve minyatür bir çocuk mezarı besleyen iri kıyım kalbimi, tamire bıraktığım akşamlarda tam da ortasından başlıyordu hayat.

Erken de değildi, bir ayyaşın toy kulaklarına hiç düşünmeden fısıldadım:

“ Sen saatini kurmasan da bir gün yetmiş olacaktın.”

Güzel de değildim üstelik bestseller bir yosmaya göre, güzel de değildim,
şehrin azizlerini, tek kişilik karınca sirklerini,
Fransız İhtilali kokan genelevleri, aşırı dozdan ölen mevlevileri sonsuz bir vitrinde sergileyecek kadar da kendi rüyamdan emin değildim.

..

Sonrasında macerama az kullanılmış bir kütüphanede çocukluğumu kovalayarak devam edecektim.

ben de kaçacaktım devlet markalı bir ölümden; sesimi üçe bölüp, ilkiyle eski bir Macar şarkısına sığınarak. ardımda artı bir kadın, artı bir hayat, ortasına ateş edilmiş artı bir hüviyet, kusursuz bir artı onsekiz.

Fazlası da değildim.

ben saatimi kurmasam da nasılsa belirlenen gün ve saatte ölecektim.

cesedime serili gazetenin hayat sigortası reklamına tüm varlığımla tükürecektim.