4 Aralık 2010 Cumartesi

Kişisel

Hüviyetimi istediklerinde, kendimle ilgili bir propaganda ihtimalinden kaçınarak çıkardım eldivenlerimi- ki bu soyunmanın kız kardeşiydi - çok kişisel dediler, fazla kişisel; ilkokul bahçe savaşlarını anımsatan bir bahaneyle, tamam dedim, bunlar benim elbiselerim ve gayet kişisel.

Konu komşu, iri kalçalı gazeteler, kötülüğün üzerine serili danteller, tamirci çırağının biyografisi gayet kişisel, iki bölümlük bir rüyanın devre arasında hayatı atıştırmak, çok ayıp şeyler sayesinde doğmak da kişisel. Ellerim, saçlarım, anneannemden kalma koltuk altlarım, kaburgalarımı kolayca açan anahtarlarım, sol kaşımın üzerindeki yara izi gayet kişisel ve ben bunların hiç birinden kurtulamıyorum.

..

Metro yavaşladı sonra, ben şehrin boğazına durdum. Üçü de takım elbiseliydi, kısa olanı bana bir rock starmışım gibi davranırken, ortadaki, resmiyette hiçbir şey ifade etmediğimi kulağıma fısıldıyordu gülümseyerek. Üçüncü adam köpeğine benzetti beni, tamam dedim içimden bence bu da gayet kişiseldi.

Matematiğim iyi değildi fakat parmaklarımla bu adamları hesapladığımda, üçü toplamda bir adam etmiyordu ve böyle yarım bir adam dünya için takım elbiseli bir kamburdu. Her birini az ötemde oturan amazon teyzeye postalayabilirdim ama o da örgü örüyordu, lanet olsun dedim içimden bu da kişiseldi.

..

Peşimi bırakmaları için gayet kişisel bir teklifte bulunup, eldivenlerimi bıraktım onlara.

Ellerim yoktu artık, ben de yarım bir kadındım ve böyle yarım bir kadın, olmayan elleriyle dünyayı alkışlayamazdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder